Türkiye’nin milli marşı 103 yıl önce bugün 250 bin düşman askerinin işgalci olarak Anadolu’da bulunduğu bir zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirilen tarihi bir oylamayla resmen kabul edildi.
12 Mart 1921’de gerçekleşen bu önemli oylama, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin sembolü olarak tarihe geçti.
Sebilürreşad Kültür ve Sanat Merkezi açıldı
Adını İstiklal Marşı’nın ilk kez yayınlandığı Sebilürreşad dergisinden alan merkezin açılışına Cumhurbaşkanı da katıldı.
Önemli mesajlar verdi
Burada katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında önemli mesajlar verdi.
Gazze’deki zulme değindi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını tepki göstererek “Zulmü bile insan hakları, demokrasi, özgürlük, güvenlik kavramları ile meşrulaştırmak için kullananlar bunlar değil mi? Zulmü bile meşrulaştıranlar var.” dedi.
“Çocuklarımızı sapkın akımların esiri yapma çabalarını boşa çıkaracağız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gençlerimizi birtakım platformların sanal dünyalarına hapsedip sahip oldukları büyük medeniyet birikiminden mahrum bırakmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Çocuklarımızı inancından, kültüründen, ailesinden, benliğinden, cinsiyetinden kopartarak küresel sapkın akımların esiri yapma çabalarını boşa çıkaracağız. Bu bir yönüyle fikri devamlılığın emaresi olmakla birlikte diğer yönüyle de bazı kör düğümleri çözemediğimizin işaretidir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
“Sebilürreşad ekibine teşekkür ediyorum”
“Her çabayı desteklemek boynumuzun borcudur”
Bu tür eserlerin ve buralarda yürütülecek faaliyetlerin Ankara’nın taşına, toprağına, havasına nüfuz eden Milli Mücadele ruhunun yeni nesillere aktarılmasında çok önemli görevler yerine getireceğine inanıyorum. Ruhunu kaybetmiş bir milletin cesetten ibaret kalacağı anlayışıyla medeniyetimizin, tarihimizin, kültürümüzün köklerine inmeyi gaye edinen her çabayı desteklemek boynumuzun borcudur.
“Evlatlarımızın her biri geleceğin Mehmet Akif adayları olacaktır”
Tarihe iz bırakmak demek, dişinizle, tırnağınızla, yüreğinizle, zihninizle vereceğiniz bir mücadeleyi göze almak demektir. Hiçbir aksiyona girmeden sadece oturduğu yerden yapılanları eleştirerek tarihe mal olmuş kimse göremezsiniz. Geride ister fikri ister fiili ister maddi eser bırakmamış olanların yerinde yeller eseceğini söyleyen gönül sultanlarının bizatihi kendi mirasları bu hakikatin en somut örneğidir. Sebilürreşad Kültür ve Sanat Merkezi’ni maziden atiye köprü kuran mütevazi ve önemli bir adım olarak görüyorum. Burada zihinlerini ve gönüllerini besleyerek kendilerini yetiştirecek evlatlarımızın her biri geleceğin Mehmet Akif adayları olacaktır.
Sebilürreşad dergileri
Sıratı müstakim ve sonraki ismiyle Sebilürreşad dergileri, Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan bu ülke ve bu millet nasıl kurtulur diye ifade edebileceğimiz fikri arayışın mahsulüdür. Dönemin aydınları, Yusuf Akçura’nın üç tarzlı siyaset diye formüle ettiği Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve daha sonra ilave edilen Batıcılık akımları arasında bu arayışı sürdürmüşlerdir.
“Osmanlı’nın son dönemindeki tüm hadiselere şahitlik etti”
İlk sayısı Temmuz 1908’de çıkan Sıratı Müstakim, bu zengin fikir ikliminde kısa sürede Mehmet Akif Ersoy’un başyazarlığında önemli isimleri bir araya getiren seçkin bir platforma dönüştü. İlk baskısı 70 bin yapılan derginin adı, 1912 yılında Sebilürreşad olarak değişti. Osmanlı’nın son dönemindeki tüm hadiselere, ardından Milli Mücadele’ye şahitlik etmekle kalmayan dergi, hepsinde etkin bir rol de oynamıştır. Derginin misyonunu, milletin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini korumak, sömürgecilere karşı ümmetin değerlerini savunmak olarak belirlediğini görüyoruz.
“Sebilürreşad sadece İstanbul’un değil, aynı zamanda Ankara’nın dergisidir”
Kaynağını vahiyden alan ahlakı, İslam ve batı toplumlarını birbirinden ayıran en önemli vasıf olarak kabul eden Sebilürreşad’ın bu yaklaşımı, Akif’in şu şiirinde adeta vücut bulmaktadır. Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Allah korkusunun olmadığı yerde başka hiçbir değerin tesiri kalmayacağını söyleyen Akif’in ne kadar haklı olduğunu yaşadığımız her hadiseyle bir kez daha gördük, görüyoruz. Sebilürreşad sadece İstanbul’un değil, aynı zamanda Ankara’nın dergisidir. Milli Mücadele başladığında Sebilürreşad ve Akif, hemen Ankara’ya taşınıyor. Sevr Anlaşması imzalandığında Akif’in Kastamonu’da bir camide yaptığı konuşmanın yer aldığı sayı, çok büyük ses getiriyor.
“Geleceğimize olan güvenim artıyor”
“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol”
Mehmet Akif’in ömrünü adadığı, çıkardığı yayınlara ismini verdiği, ilhamını aldığı dosdoğru yolun önünü açarak mücadelemize devam edeceğiz. Yine Akif’in diliyle ifade edecek olursak ‘Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol… Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.’Gerek Sırat-ı Müstakim’in gerek Sebilürreşad’ın içinde yazılara, tartışmalara, değerlendirmelere bakıldığında sanki bir asır bu ülkede hiçbir şey değişmemiş hissine kapılabiliyorsunuz. Bu bir yönüyle fikri devamlılığın emaresi olmakla birlikte bir yönüyle de ülke ve millet olarak hala bazı kördüğümleri çözemediğimizin, aşamadığımızın işaretidir. Üstelik bu kördüğüm sadece teorik düzlem değil, hayat biçimlerimizde de geçerlidir.